Elinde maşa nerenin türküsü ?

Ilayda

Yeni Üye
Elinde Maşa, Nerenin Türküsü?

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlere, kendi köyümde yıllarca duyduğum ama bir türlü tam anlamlandıramadığım bir türküyü ve o türkünün hayatıma nasıl dokunduğunu anlatmak istiyorum. Her ne kadar eski zamanların ezgileri gibi gelse de, bu şarkının ritmi hala içimde çalıyor. Belki de hepimizin içinde yankı bulan bir şeydir; çünkü zaman zaman hepimizin ruhunda "Elinde maşa, nerenin türküsü?" gibi bir soru çalıyor.

Yıllar önce, küçük bir köyde annemin anlattığı bir hikâye vardı. O köyde, erkeklerin her zaman çözüm odaklı, kadınların ise daha empatik ve ilişkisel bir bakış açısına sahip oldukları söylenirdi. Ben de o gün bu hikâyeyi anlamaya başladım, belki siz de okurken kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz. İşte o zamanlar hayatıma giren o türküyü, hem bir köyün özlemi hem de iki farklı bakış açısının çatışmasını anlatmak istiyorum.

Kadınların Gözlerinden Bir Dünya

Her şey, Annem ve teyzem arasındaki o eski sohbetlerde başlardı. Kadınlar, kasabanın meydanında bir araya gelir, sohbet ederlerdi. O zamanlarda, evlenip köyün dışına çıkmamış, dünyayı daha çok annesinin, kaynanasının ya da komşularının hikâyelerinden öğrenmiş olan bu kadınlar, her ne kadar neşeli görünseler de, içlerinde büyük bir boşluk taşıyorlardı.

Annem, bir gün teyzemle sohbet ederken, “Oğlum, bazen dünyada en güzel şey duymak istediğimiz şey değil, duymaya ihtiyacımız olan şeydir,” demişti. O an, bu sözü hafızama kazıdım, çünkü annem bir yandan çözüm ararken, bir yandan da her şeyin daha derin anlamlarını çözüyordu. Kadınlar, sevgiye, ilişkilere ve bağlılığa bu kadar odaklı olduklarında, duygularının arkasındaki hikâyeyi fark etmeye başlarlar.

Annem de hep bu türküyü söylermiş: "Elinde maşa, nerenin türküsü?" Bu söz, aslında bir kadının hayatındaki farklı evreleri simgeliyordu. Elinde maşa, bir kadının geçmişten günümüze kadar taşıdığı sorumlulukları, umutları, hayal kırıklıklarını ifade ediyordu. Ama sadece o değil, aynı zamanda “nerenin türküsü?” sorusu da, kadının iç dünyasının karmaşıklığını, varoluşsal sorgulamalarını yansıtıyordu. Nereye ait olduğunu, kim olduğunu, nasıl bir dünyada yaşamaya devam ettiğini sorgulayan bir kadının derin bir iç yolculuğunun simgesiydi bu soru.

Erkeklerin Çözüm Arayışı

O sırada babamın ve köydeki diğer erkeklerin bakış açıları ise tamamen farklıydı. Onlar için her şey çözülmesi gereken bir problem ya da yapılması gereken bir görevdi. O yüzden, erkekler genellikle olayların duygu yönünden daha çok çözüm kısmına odaklanırlardı. “Hadi, yapalım, çözüm bulalım,” derlerdi. Erkeklerin bir tür stratejik yaklaşımı vardı; her şeyin bir çözümü vardı, bir yolu vardı.

Babama göre, o zamanlar hayatın her zorluğu, bir şekilde aşılabilecek engellerdi. Hiçbir şey, bir stratejiyle çözülemeyecek kadar karmaşık değildi. Fakat bu, annem ve diğer kadınlarla yaptığı sohbetlerin her zaman daha derinleşmesine sebep olurdu. Erkekler çözüm ararken, kadınlar daha çok ilişkiyi, duyguyu, paylaşımı ve yaşanmışlıkları konuşurlardı. Aralarındaki bu fark, hikâyenin esas konusuydu. Erkekler, kadınların duygusal derinliklerini bazen anlamayacak kadar stratejik düşünüyorlardı. Kadınlar ise, her şeyin ötesinde ilişkiler ve paylaşımlar üzerine yoğunlaşıyorlardı.

Bir Hikâyenin Derinlikleri

Yıllar sonra, bir yaz akşamı babamın eski kasetlerden birini buldum. Kasetin içinde, eski bir türkü vardı: "Elinde maşa, nerenin türküsü?" İlk defa annemle babamın, birbirlerinden farklı dünyalarını bu türkünün içinde bulduğumu fark ettim. Türkü, kadınların duygusal dünyasını ve erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını temsil ediyordu.

O an anladım ki, her insan, kendi hayatında başka bir melodiyi çalar. Kadınlar, hayatta duygusal bir bütünlük içinde kalmak isterken, erkekler her zaman çözüm arayarak hareket ederler. Birinin duygusal derinliğiyle, diğerinin mantıklı çözüm önerileri arasındaki fark, tıpkı o türküyü söylerken kadının elindeki maşanın simgelediği gibi bir dengeyi oluşturuyordu.

İçimdeki bu huzursuzluk ve keşfetmeye olan merak, bana bu türkünün aslında herkesin kendi iç yolculuğunun bir simgesi olduğunu öğretti. Belki de, hayatımızdaki her adım, içimizde bir yerde şarkı gibi yankı yapıyor. Bizim için önemli olan, bu şarkının ne söylediğini dinlemeyi öğrenmekti.

Sonuçta, Herkesin Hikâyesi Kendi Türküsüdür

Bugün, "Elinde maşa, nerenin türküsü?" sorusunu sorduğumda, geçmişin derinliklerinde aradığım yanıtları buluyorum. Her birimiz, bir kadının ya da bir erkeğin bakış açısıyla bir hayat sürüyoruz. Erkeklerin dünyası bir çözüm arayışı olabilir, kadınların dünyası ise bir içsel yolculuktur. Ama nihayetinde, her birimizin hayatı kendi türküsünü oluşturur.

Şimdi sizlere sormak istiyorum; siz de zaman zaman bu türküyü hissediyor musunuz? Belki de sizin hayatınızda, bu türküyü çalan başka bir anı vardır. Hadi, yorumlarda paylaşın. Belki de birlikte keşfederiz, hayatımızda çalan o melodiyi…