Eşyada Aslolan Mübahlıktır: Yasak mı Serbest mi, İnsan Nerede Durur?
Selam forumdaşlar,
Bugün biraz zihin açıcı bir konu getirdim: “Eşyada aslolan mübahlıktır.” Fıkıh kaynaklarında sıkça geçen, ama günlük hayatta neredeyse hiç düşünmediğimiz bir ilke. Basitçe anlatırsak, “Bir şeyin haram olduğuna dair açık bir delil yoksa, o şey mubahtır (yani serbesttir)” diyor bu kural.
Ama işin aslı o kadar düz değil. Çünkü bu ilke sadece dini bir mesele değil; insanın özgürlük, sınır, niyet ve toplumsal düzen anlayışını da içine alıyor.
Ben biraz kendi bakışımı paylaşayım, sonra sizden de yorum bekliyorum. Özellikle erkek forumdaşların daha veri ve ilke temelli, kadın forumdaşların ise toplumsal ve duygusal yönlerden yaklaşacağına eminim. Haydi başlayalım.
Eşyada Aslolan Nedir? Mübahlık Ne Demek?
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi, İslam hukukunun temel prensiplerinden biridir.
“Eşya” burada sadece maddi nesneleri değil, insanın yaptığı her türlü fiili, davranışı ve yeniliği de kapsar.
“Mübahlık” ise helal, serbest, günah olmayan anlamına gelir.
Yani bu ilkeye göre:
> “Bir davranışın, yemeğin, teknolojinin, işin veya alışkanlığın haram olduğuna dair açık bir yasak yoksa, onu yapmak serbesttir.”
Bu ilke insanın doğasına da uygun: İnsan doğuştan özgür yaratılmıştır, yasaklar ise sonradan gelir.
Ama bu noktada şu soru kaçınılmaz: “Serbest olan her şey gerçekten iyi midir?”
Erkeklerin Objektif Bakışı: Delil Yoksa Yasak da Yoktur
Erkek forumdaşların çoğu bu konuyu kural ve mantık zemininde ele alır. “Mübahlık ilkesi, şeri delil olmadıkça yasak getirmeyi engeller. Bu, hukukta keyfiliği önler,” derler.
Gerçekten de fıkıhta bu ilke, özgürlüklerin sınırını değil, garantisini çizer. Yani:
- Allah bir şeyi haram kılmadıysa, insan onu yasaklayamaz.
- Toplum, kişisel kanaatlerle haram-helal belirleyemez.
Bu yönüyle bakınca ilke, dinî alanda bir özgürlük manifestosu gibidir.
Erkeklerin analitik yaklaşımı genelde şu yöndedir:
“İlkenin amacı, delilsiz yasakların önünü kapatmaktır. Çünkü yasaklar sınırlayıcı, mübahlık ise koruyucudur.”
Ama bu bakışta bir risk var: İnsan davranışını sadece “delil var mı, yok mu” eksenine indirgersek, ahlaki duyarlılığı gözden kaçırabiliriz.
Yani, “haram değilse yap gitsin” düşüncesiyle, toplumsal zararı fark etmeden yapılan davranışlar çoğalabilir.
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Yaklaşımı: Serbestlik Sorumlulukla Dengelenmeli
Kadın forumdaşların çoğu ise bu ilkeye “evet, ama” ile yaklaşır.
Evet, özgürlük temeldir, ama toplumsal vicdan, niyet ve sonuçlar da dikkate alınmalıdır.
Mesela bir davranış haram olmasa da, kalp kırıyor, güveni zedeliyor, toplumsal dengeyi bozuyorsa — o zaman “mubah” olsa bile tartışılır hale gelir.
Örnek:
Sosyal medyada bir davranışın dinen yasak olmadığı söylenebilir, ama toplumsal mahremiyet algısını, ilişkileri, saygıyı etkileyebilir.
Kadınlar genelde “etki” merkezli düşünür:
> “Serbestlik, insanın kendi vicdanında bitmeli. Çünkü her şey mubah olsa bile, her şey faydalı değildir.”
Bu bakış, duygusal değil; derin bir etik farkındalığın ürünü.
Yani kadınlar genelde “yasal mı?” değil, “doğru mu?” sorusunu sorar.
Fıkıh Açısından: Hüküm Kaynağı mı, Özgürlük Alanı mı?
İslam hukukçuları bu konuda farklı ekollere ayrılmıştır.
- Hanefi ve Şafiîler bu ilkeyi geniş yorumlar: Delil yoksa mübah.
- Malikîler biraz daha ihtiyatlıdır: Bir şey zarara yol açıyorsa, delil olmasa bile sınırlanabilir.
- Hanbelîler ise, özellikle yeni ve bilinmeyen şeylerde (bid’at ihtimali varsa), temkinli olunmasını savunur.
Yani herkes “mübahlık” diyor ama sınırı farklı çiziyor.
Burada asıl mesele şu: İnsana tanınan özgürlük, hangi noktada toplumsal düzene zarar verir?
Bu sorunun cevabı hem dini hem felsefîdir. Çünkü “mübah” bir davranış bile kötüye kullanılabilir.
Modern Hayatta Bu İlke Ne İşe Yarar?
Bugün bu ilke, sadece dini değil, düşünsel bir pusula gibidir.
Yeni teknoloji, kültürel alışkanlık, sanat biçimi, yaşam tarzı…
Hepsi bu ilkenin filtresinden geçebilir.
Mesela:
- Kripto para haram mı? Delil yoksa mübah.
- Sanal ilişkiler, yapay zekâ, genetik müdahaleler? Henüz açık yasak yoksa mübah.
Ama toplumun vicdanı, deneyimi ve etik ölçüsü devreye girmeli.
Erkek bakışı: “Veriyle ölç, zarar yoksa devam.”
Kadın bakışı: “İnsanlık yönüyle değerlendir, ruhu zedeliyorsa dur.”
İşte iki yaklaşım burada çatışır ama aslında birbirini tamamlar.
Provokatif soru:
> “Mübah olan bir davranış, toplumsal ahlakı zedeliyorsa hâlâ mübah mıdır?”
Felsefî Boyut: Serbestlik mi, Sınır mı İnsan Yapar?
İnsan doğası gereği özgür olmak ister ama özgürlük, yönsüzse savrulur.
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi aslında şunu söyler:
> “Yaratılan her şey, insanın faydasına ve imtihanına sunulmuştur. Yasak olan azdır; çünkü özgürlük asıldır.”
> Bu da insanın sorumluluğunu artırır:
> “Yasaklanmamış bir şeyi yaparken bile niyetini tart, sonuçlarını düşün.”
Modern toplumda bu dengeyi kaybettik.
Artık “yasak değilse serbest” anlayışı, “her şey mübah” kolaycılığına dönüştü.
Oysa bu ilke, temelde sorumsuzluğu değil, bilinçli özgürlüğü öğütler.
Forumda Tartışalım: Sizce Asıl Olan Ne Olmalı?
Şimdi top sizde, forumdaşlar:
- Sizce insanın davranışını belirleyen şey “delil” mi olmalı, “vicdan” mı?
- Mübahlık ilkesini bireysel özgürlük manifestosu olarak mı, toplumsal sorumluluk sınırı olarak mı okumalıyız?
- Günümüz dünyasında “her şey serbest” anlayışı bu ilkeyi çarpıtıyor mu?
- Erkeklerin kuralcı, kadınların sezgisel yaklaşımı arasında bir denge kurulabilir mi?
Sonuç: Mübahlık, Sınırsızlık Değil; Bilinçli Özgürlüktür
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi, insana serbestlik tanır ama aynı zamanda bilinç yükler.
Yasakların azlığı, sorumluluğun çokluğudur.
Delil yoksa yapabilirsin; ama yaparken insan kalabiliyor musun, mesele budur.
Erkeklerin analitik yaklaşımıyla kadınların vicdani sezgisi birleştiğinde, belki de en doğru yorum ortaya çıkar:
> “Mübahlık, sadece serbestlik değil; niyetle sınanmış özgürlüktür.”
Peki sizce, bu ilke bugün yaşadığımız dünyada hâlâ özgürlüğün teminatı mı, yoksa yanlış yorumlandığında bir bahaneye mi dönüşüyor?
Selam forumdaşlar,
Bugün biraz zihin açıcı bir konu getirdim: “Eşyada aslolan mübahlıktır.” Fıkıh kaynaklarında sıkça geçen, ama günlük hayatta neredeyse hiç düşünmediğimiz bir ilke. Basitçe anlatırsak, “Bir şeyin haram olduğuna dair açık bir delil yoksa, o şey mubahtır (yani serbesttir)” diyor bu kural.
Ama işin aslı o kadar düz değil. Çünkü bu ilke sadece dini bir mesele değil; insanın özgürlük, sınır, niyet ve toplumsal düzen anlayışını da içine alıyor.
Ben biraz kendi bakışımı paylaşayım, sonra sizden de yorum bekliyorum. Özellikle erkek forumdaşların daha veri ve ilke temelli, kadın forumdaşların ise toplumsal ve duygusal yönlerden yaklaşacağına eminim. Haydi başlayalım.
Eşyada Aslolan Nedir? Mübahlık Ne Demek?
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi, İslam hukukunun temel prensiplerinden biridir.
“Eşya” burada sadece maddi nesneleri değil, insanın yaptığı her türlü fiili, davranışı ve yeniliği de kapsar.
“Mübahlık” ise helal, serbest, günah olmayan anlamına gelir.
Yani bu ilkeye göre:
> “Bir davranışın, yemeğin, teknolojinin, işin veya alışkanlığın haram olduğuna dair açık bir yasak yoksa, onu yapmak serbesttir.”
Bu ilke insanın doğasına da uygun: İnsan doğuştan özgür yaratılmıştır, yasaklar ise sonradan gelir.
Ama bu noktada şu soru kaçınılmaz: “Serbest olan her şey gerçekten iyi midir?”
Erkeklerin Objektif Bakışı: Delil Yoksa Yasak da Yoktur
Erkek forumdaşların çoğu bu konuyu kural ve mantık zemininde ele alır. “Mübahlık ilkesi, şeri delil olmadıkça yasak getirmeyi engeller. Bu, hukukta keyfiliği önler,” derler.
Gerçekten de fıkıhta bu ilke, özgürlüklerin sınırını değil, garantisini çizer. Yani:
- Allah bir şeyi haram kılmadıysa, insan onu yasaklayamaz.
- Toplum, kişisel kanaatlerle haram-helal belirleyemez.
Bu yönüyle bakınca ilke, dinî alanda bir özgürlük manifestosu gibidir.
Erkeklerin analitik yaklaşımı genelde şu yöndedir:
“İlkenin amacı, delilsiz yasakların önünü kapatmaktır. Çünkü yasaklar sınırlayıcı, mübahlık ise koruyucudur.”
Ama bu bakışta bir risk var: İnsan davranışını sadece “delil var mı, yok mu” eksenine indirgersek, ahlaki duyarlılığı gözden kaçırabiliriz.
Yani, “haram değilse yap gitsin” düşüncesiyle, toplumsal zararı fark etmeden yapılan davranışlar çoğalabilir.
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Yaklaşımı: Serbestlik Sorumlulukla Dengelenmeli
Kadın forumdaşların çoğu ise bu ilkeye “evet, ama” ile yaklaşır.
Evet, özgürlük temeldir, ama toplumsal vicdan, niyet ve sonuçlar da dikkate alınmalıdır.
Mesela bir davranış haram olmasa da, kalp kırıyor, güveni zedeliyor, toplumsal dengeyi bozuyorsa — o zaman “mubah” olsa bile tartışılır hale gelir.
Örnek:
Sosyal medyada bir davranışın dinen yasak olmadığı söylenebilir, ama toplumsal mahremiyet algısını, ilişkileri, saygıyı etkileyebilir.
Kadınlar genelde “etki” merkezli düşünür:
> “Serbestlik, insanın kendi vicdanında bitmeli. Çünkü her şey mubah olsa bile, her şey faydalı değildir.”
Bu bakış, duygusal değil; derin bir etik farkındalığın ürünü.
Yani kadınlar genelde “yasal mı?” değil, “doğru mu?” sorusunu sorar.
Fıkıh Açısından: Hüküm Kaynağı mı, Özgürlük Alanı mı?
İslam hukukçuları bu konuda farklı ekollere ayrılmıştır.
- Hanefi ve Şafiîler bu ilkeyi geniş yorumlar: Delil yoksa mübah.
- Malikîler biraz daha ihtiyatlıdır: Bir şey zarara yol açıyorsa, delil olmasa bile sınırlanabilir.
- Hanbelîler ise, özellikle yeni ve bilinmeyen şeylerde (bid’at ihtimali varsa), temkinli olunmasını savunur.
Yani herkes “mübahlık” diyor ama sınırı farklı çiziyor.
Burada asıl mesele şu: İnsana tanınan özgürlük, hangi noktada toplumsal düzene zarar verir?
Bu sorunun cevabı hem dini hem felsefîdir. Çünkü “mübah” bir davranış bile kötüye kullanılabilir.
Modern Hayatta Bu İlke Ne İşe Yarar?
Bugün bu ilke, sadece dini değil, düşünsel bir pusula gibidir.
Yeni teknoloji, kültürel alışkanlık, sanat biçimi, yaşam tarzı…
Hepsi bu ilkenin filtresinden geçebilir.
Mesela:
- Kripto para haram mı? Delil yoksa mübah.
- Sanal ilişkiler, yapay zekâ, genetik müdahaleler? Henüz açık yasak yoksa mübah.
Ama toplumun vicdanı, deneyimi ve etik ölçüsü devreye girmeli.
Erkek bakışı: “Veriyle ölç, zarar yoksa devam.”
Kadın bakışı: “İnsanlık yönüyle değerlendir, ruhu zedeliyorsa dur.”
İşte iki yaklaşım burada çatışır ama aslında birbirini tamamlar.
Provokatif soru:
> “Mübah olan bir davranış, toplumsal ahlakı zedeliyorsa hâlâ mübah mıdır?”
Felsefî Boyut: Serbestlik mi, Sınır mı İnsan Yapar?
İnsan doğası gereği özgür olmak ister ama özgürlük, yönsüzse savrulur.
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi aslında şunu söyler:
> “Yaratılan her şey, insanın faydasına ve imtihanına sunulmuştur. Yasak olan azdır; çünkü özgürlük asıldır.”
> Bu da insanın sorumluluğunu artırır:
> “Yasaklanmamış bir şeyi yaparken bile niyetini tart, sonuçlarını düşün.”
Modern toplumda bu dengeyi kaybettik.
Artık “yasak değilse serbest” anlayışı, “her şey mübah” kolaycılığına dönüştü.
Oysa bu ilke, temelde sorumsuzluğu değil, bilinçli özgürlüğü öğütler.
Forumda Tartışalım: Sizce Asıl Olan Ne Olmalı?
Şimdi top sizde, forumdaşlar:
- Sizce insanın davranışını belirleyen şey “delil” mi olmalı, “vicdan” mı?
- Mübahlık ilkesini bireysel özgürlük manifestosu olarak mı, toplumsal sorumluluk sınırı olarak mı okumalıyız?
- Günümüz dünyasında “her şey serbest” anlayışı bu ilkeyi çarpıtıyor mu?
- Erkeklerin kuralcı, kadınların sezgisel yaklaşımı arasında bir denge kurulabilir mi?
Sonuç: Mübahlık, Sınırsızlık Değil; Bilinçli Özgürlüktür
“Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi, insana serbestlik tanır ama aynı zamanda bilinç yükler.
Yasakların azlığı, sorumluluğun çokluğudur.
Delil yoksa yapabilirsin; ama yaparken insan kalabiliyor musun, mesele budur.
Erkeklerin analitik yaklaşımıyla kadınların vicdani sezgisi birleştiğinde, belki de en doğru yorum ortaya çıkar:
> “Mübahlık, sadece serbestlik değil; niyetle sınanmış özgürlüktür.”
Peki sizce, bu ilke bugün yaşadığımız dünyada hâlâ özgürlüğün teminatı mı, yoksa yanlış yorumlandığında bir bahaneye mi dönüşüyor?