Van'ın kürtçesi nedir ?

Efe

Yeni Üye
Van’ın Kürtçesi Nedir? Dilden, Kimlikten ve Anlamdan Yola Çıkan Bir Tartışma

Selam dostlar,

Uzun zamandır aklımı kurcalayan, ama her defasında farklı bir kapı aralayan bir konuyu bugün sizlerle paylaşmak istiyorum: “Van’ın Kürtçesi nedir?”

Bu sadece bir kelime meselesi değil. Dillerin, kimliklerin, tarihin ve duyguların kesiştiği bir mesele. Van’ın Kürtçesi dendiğinde karşımıza yalnızca bir çeviri değil, bir anlam dünyası çıkıyor. Bu yüzden gelin, konuyu hem dilbilimsel hem de toplumsal yönleriyle tartışalım; farklı bakış açılarını yan yana getirelim. Belki sonunda hepimiz biraz daha derin düşünürüz.

1. Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı: Dil Haritaları, Lehçeler ve Belgeler

Forumda sıkça rastlıyorum: “Arkadaşlar, kaynakla konuşun.”

İşte bu noktada erkeklerin stratejik, analitik tarafı devreye giriyor. Onlar genellikle konuya haritalarla, etimolojik sözlüklerle, tarihsel belgelerle yaklaşır.

Bu bakış açısına göre, “Van”ın Kürtçesi coğrafi, dilsel ve tarihsel parametrelere göre belirlenmelidir.

Dilbilimsel olarak Kürtçe üç ana lehçeye ayrılır:

— Kurmancca (Kuzey Kürtçesi)

— Soranice (Orta Kürtçesi)

— Zazaca (Dimilî)

Van ili ağırlıklı olarak Kurmancca lehçesinin konuşulduğu bir bölgedir. Bu lehçede “Van” genellikle Wan şeklinde telaffuz edilir.

Yani, teknik olarak “Van’ın Kürtçesi ‘Wan’dır” demek doğrudur. Nitekim birçok Kürtçe harita, akademik kaynak ve yerel lehçe kayıtlarında da bu şekilde geçer.

“Wan” ismi, bölgenin tarihsel adlandırmasıyla da uyumludur; çünkü Urartu döneminde şehrin bulunduğu yer “Tuşpa” olarak bilinirken, gölün adı Van Gölü değil, Tûşpa / Biainili Gölü olarak geçiyordu. Zamanla “Van” ismi Urartu dilinden Kürtçeye, oradan Türkçeye evrilmiştir.

Bu yaklaşımın güçlü yanı, kanıta dayanmasıdır.

Ancak bir zayıf yanı da var: soğuk ve mesafeli olması. Dilin sadece “doğru” formuna değil, aynı zamanda insanların o kelimeye yüklediği duygulara da kulak vermek gerekir.

2. Kadınların Duygusal ve Toplumsal Yaklaşımı: İsimler Sadece Sözcük Değildir

Kadın forumdaşlar bu tür tartışmalara genellikle farklı bir derinlik katıyor. Onlara göre “Van’ın Kürtçesi” meselesi, sadece dilbilimsel bir tartışma değil; kimliğin, aidiyetin, hatta belleğin bir parçasıdır.

Birçoğu “Wan” kelimesinin sadece bir isim değil, bir köklülük hissi taşıdığını söyler. Çünkü “Wan” derken insanlar sadece bir şehri değil, bir hafızayı anıyor: gölün kıyısında geçen çocuklukları, dedelerinin anlattığı masalları, kaybolmuş köy adlarını.

Bu bakış açısı, empatiye ve yaşanmışlığa dayanır.

Dil burada bir bağ kurma aracıdır.

Bazı kadın katılımcılar, “Van”ın Türkçede soğuk ve resmi bir ton taşıdığını, “Wan”ın ise Kürtçede sıcak, yerli ve samimi bir çağrışım yarattığını dile getirir.

Bu sadece bir harf farkı değildir — “V” ile “W” arasında bir kimlik çatallanması vardır. “V” devlete, “W” ise halka ait gibidir. Bu yüzden mesele, sadece ses değil, sahiplenmedir.

Bir forumdaş şöyle yazmıştı bir keresinde:

> “Biz çocukken harflerin yasak olduğu bir dönemde büyüdük. ‘W’ harfi bile politikti. O yüzden ‘Wan’ demek bazen sadece dil değil, direnişti.”

> Bu cümle bence çok şey anlatıyor. Çünkü dil, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda bir duruş biçimidir.

3. İki Bakışı Birleştirmek: Bilimin Soğukluğu ile Kalbin Sıcaklığı

Aslında iki taraf da haklı.

Evet, dilbilimsel olarak “Wan” formu doğru ve tarihsel olarak köklü bir kullanımdır. Ama aynı zamanda bu kelimeye duygusal bir anlam yükleyenler de haksız değildir.

Belki de dilin güzelliği burada yatıyor: Hem bilimsel hem insani olabilmesinde.

Van — ya da Wan — bir sınır şehri olduğu kadar, dillerin de kesişim noktasıdır. Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Farsça... Hepsi bu topraklarda yankılanmış. Dolayısıyla “Van’ın Kürtçesi nedir?” sorusu, tek bir cevaptan çok, birçok doğruyu içinde barındırır.

Peki bu durumda ne yapmalı?

Belki de “hangisi doğru?” yerine “hangisi bizi daha iyi anlatıyor?” sorusunu sormalıyız.

Bir dilin kelimesi, o dili konuşanın ruhundan ayrı düşünülemez.

Yani “Van mı, Wan mı?” sorusunun cevabı biraz da kimin anlattığına bağlıdır.

4. Tarihin Gölgesinde: Van, Wan ve Tûşpa’nın Hikayesi

Van adının kökeni, M.Ö. 9. yüzyılda Urartu Krallığı’na kadar uzanır. Urartular, Van Gölü’nün doğu kıyısında başkentlerini kurmuş ve bu bölgeye “Tuşpa” demişlerdir.

Zamanla bölge, Asurca ve yerel dillerde “Biaina” veya “Bianili” olarak anılmış; bu da yüzyıllar içinde “Van” biçimine dönüşmüştür.

Kürtçeye geçtiğinde “V” sesi doğal olarak “W”ye evrilmiştir, çünkü Kurmancca’da “W” sesi oldukça yaygındır. Yani “Van → Wan” dönüşümü hem fonetik hem kültürel bir süreçtir.

Dil, bu anlamda bir tarih taşıyıcısıdır.

Her kelime, geçmişin tortusunu içinde taşır.

Dolayısıyla “Van’ın Kürtçesi nedir?” sorusunu sormak, aynı zamanda “Biz kimdik, kim olduk, kim olmak istiyoruz?” sorusunu da ima eder.

5. Forumdaşlara Sorular: Sizce Bir Harf Ne Kadar Anlam Taşır?

Şimdi size birkaç provokatif soru bırakıyorum:

— Sizce “Van” ile “Wan” arasında sadece bir harf farkı mı, yoksa bir kimlik farkı da var mı?

— Dillerin politikleşmesi, kimliklerin doğal gelişimini engelliyor mu, yoksa güçlendiriyor mu?

— Dilin bilimsel doğruluğu mu, halkın dilindeki hissi mi daha değerlidir?

— Ve belki de en önemlisi: Bir şehrin adını hangi dilde söylediğimiz, o şehre olan sevgimizi değiştirir mi?

6. Sonuç: Bir Kelimeden Fazlası

Sonuç olarak, “Van’ın Kürtçesi nedir?” sorusunun cevabı sadece “Wan’dır” demekle bitmiyor.

Bu kelime, tarihsel bir belleği, duygusal bir bağlılığı, politik bir sembolü ve dilbilimsel bir olguyu aynı anda taşıyor.

Erkeklerin analitik yaklaşımı bize veriyi, kanıtı, sistematiği sunuyor. Kadınların empatik yaklaşımı ise o veriye ruh, anlam ve sıcaklık katıyor.

İkisi bir araya geldiğinde, kelimeler sadece telaffuz değil; bir hikâye oluyor.

Belki de asıl mesele, “Van mı, Wan mı?” değil;

Nasıl söylüyoruz, neden söylüyoruz ve ne hissediyoruz sorularında yatıyor.

Çünkü dil, bir halkın sadece konuşma biçimi değil, yaşama biçimidir.