‘Kurak Günler’e büyük ilgi

celikci

Yeni Üye
Dünya Kitle İrtibatı Araştırma Vakfı tarafınca düzenlenen 33. Ankara Sinema Festivali’nde sona yaklaşılıyor. Sinema gösterimleri bugün sona eriyor, mükafatlar ise yarın akşamki merasimle sahiplerini bulacak.

Festivalde salı günü (8 Kasım) Emin Alper’in bol ödüllü “Kurak Günler” sineması Ankara’daki birinci gösterimini yaptı. Ulusal Uzun Sinema Yarışması’ndan bir öbür sinema İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın birlikte yönettikleri “LCV (Lütfen Yanıt Veriniz)” de izleyiciyle buluştu. Öte yandan bu yıl hayatını yitiren sinema müellifi Murat Özer anısına bir panel düzenlendi. Sinema muharriri Olkan Özyurt moderasyonunu üstlendiği panelde Aylin Nazlıaka, Esin Küçüktepepınar ve Murat Erşahin, Özer’i, sinemaya bakışını, sanatla dolu ömrünü, dostluğunu, ürettiklerini, mesleğine olan bağlılığını ve unutulmaz anılarını anlattılar.

SALONUN ÖNÜNDE KUYRUK

Bu yıl Cannes Sinema Festivali’nde gösterilen, Antalya Altın Portakal Sinema Festivali’nde ise dokuz ödül kazanan ve övgüler yağdırılan “Kurak Günler”e Ankaralıların ilgisi fazlaca büyük oldu. Salonda tek boş koltuk kalmazken, sinemaseverler salonun önünde bir ihtimal yer kalırsa girmek için kuyruk oluşturdular. Şenliğe akredite olan basın mensupları biletli seyirci yerini aldıktan daha sonra sinemalara iştirak gösterebilirken “Kurak Günler”e girememe tehlikesi yaşadılar. Biz de sinemaya son anda girebilen “şanslılardan” olduk. Emin Alper’in sineması ince ince işlenmiş, kusur bulması güç bir sinema. İzledikten daha sonra geçmiş yorumları düşündükçe niye bu kadar ilgi gördüğünü anlamak da güç olmadı.


“YAŞADIĞIMIZ KARABASAN…”

Gösterim daha sonrasında yapılan söyleşiye de Ankaralılar büyük ilgi gösterdi. Sinemanın bitmesini salonun haricinde bekleyen izleyiciler, söyleşiye katılmak için salonu hınca hınç doldurdular. Söyleşide Emin Alper, “Son senelerda bilhassa yaşadığımız politik gerçekliğe karşı bir şey söyleyememenin, tesirli bir şeyler yapmamanın verdiği eza ve bu duyguyu bu ruh halini bir biçimde yansıtma arayışıydı benim birinci motivasyonum. Yaşadığımız karabasana dair bir şeyler söylemekti temel motivasyonum, bu hissiyatla birinci tretmanı yazmaya başladım. En başta Ibsen’in Bir Halk Düşmanı’nda bildiğimiz öykü; bir karakterin yavaş yavaş bir halk düşmanına dönüşmesi kıssası anlatmak istedim ancak bu anlatılmış, hayli da yeterli anlatılmış bir öyküydü. Daha fazla ne yapabilirim diye düşündükçe kıssaya yeni katmanlar eklendi, yan öyküler eklendi ve bu hale geldi. Geliştirmesi en meşakkatli işlerden birisiydi benim için” diye konuştu.

Söyleşide seyircinin Emin Alper’e birinci sorduğu soru da Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan takviye ve daha sonrasında bir kısmın linç kampanyasına uğraması hakkındaydı. Başarılı direktör bu soruya, gazetemizin 13 Ekim tarihindeki sayısında yayımlanan “Bakanlık biliyordu” başlıklı söyleşiye atıfta bulunarak cevap verdi ve tekrar husus hakkında konuşmayacağını belirtti.

FESTİVALDE BUGÜN

BÜYÜLÜ FENER, SALON 1-2-3: (11.30) “Mösyö Hulot’un Tatili” – y: Jacques Tati. (14.00) “107 Anne” – y: Peter Kerekes, “Agah Özgüç Anısına: Perdede Işık İzi” / Panel, “Çılgın Pierrot”- y: Jean-Luc Godard. (16.30) “Tanrının Unuttuğu Yer” – y: Hlynur Palmason, “Kar ve Ayı” – y: Selcen Ergun, “Ocak” – y: Viesturs Kairiss. (19.00) “Balık Kitabı” – y: Joon-ik Lee, “Karanlık Gece” – y: Özcan Alper, “Wannesee Konferansı” – y: Matti Geschonneck. (21.30) “Biz de Ölmüş Olabilirdik” – y: Natalia Sinelnikova, “Yaban” – y: Tareq Daoud, “Post Mortem” – y: Peter Bergendy.

Okumaya devam et...