Düşünmek kelimesi hangi dilden gelir ?

Elif

Yeni Üye
Düşünmek Kelimesi Nereden Gelir?

Herkesin bir kelimeye farklı anlamlar yüklediği zamanlar vardır. Benim için "düşünmek" kelimesi, bazen bir yolculuk, bazen bir çıkmaz sokak gibi gelir. Bu yazımda, "düşünmek" kelimesinin kökenini anlamaya çalışırken, arka planda gelişen bir hikâye ile bu kelimenin derinliğini keşfetmeye karar verdim. Gelin, bu kelimenin geçmişine birlikte bakalım, ancak önce size ilginç bir hikâye anlatmak istiyorum.

Bir Kelimenin Peşinde: Hikâyenin Başlangıcı

Bir zamanlar, Anadolu'nun küçük bir köyünde, Ali ve Zeynep adında iki arkadaş vardı. Ali, köydeki en zeki çocuk olarak bilinirken, Zeynep de her zaman insanlara yardım eden, onların duygusal hallerini anlayan biri olarak tanınıyordu. İkisi de köydeki okulun en başarılı öğrencileriydi, ancak bir farkları vardı: Ali, her şeyin çözümünü hemen bulmak isteyen, stratejik ve analitik bir yaklaşımı benimserken, Zeynep daha çok başkalarının duygularını anlamaya çalışan ve empatik bir bakış açısına sahipti.

Bir gün, okulda öğretmenleri, öğrencilerden bir kelimenin kökenini araştırmalarını istemişti. Ali hemen kalemiyle kağıdına yazıp, “Bu bir problem, çözmeliyim” dedi. Zeynep ise bir an durdu, gözlerini kısıp, “Bence bu kelimeyi anlamadan önce, ona yüklediğimiz duyguları anlamamız gerek” diyerek, konuyu biraz daha farklı ele almak istedi.

İkisi de, “düşünmek” kelimesinin anlamını araştırmaya karar verdiler. Ali, kelimenin doğru anlamını bulmak için kitabını açtı, Zeynep ise köydeki yaşlılardan birinin anlatacağı hikayeyi bekliyordu. Ali için her şey mantıklıydı; kelime bir eylem, bir işlemdi ve onun kökenini bulmak için mantıklı bir araştırma yapmalıydı. Zeynep ise kelimenin sadece mantıkla açıklanamayacak kadar derin bir anlam taşıdığına inanıyordu.

Ali'nin Stratejik Yolu: Mantık ve Çözüm Arayışı

Ali, kelimenin kökenini araştırırken, hızla eski Türkçeye ve Arapçaya göz attı. "Düşünmek", Arapçadaki “fakara” kökünden türetilmişti. Fakara, "akıl yürütmek" ve "biri hakkında yoğun şekilde düşünmek" anlamına geliyordu. Ali'nin hemen zihninde bağlantılar kuruldu. “Düşünmek” kelimesi, eski zamanlarda bir mesele hakkında kafa yormak, üzerine yoğunlaşmak, çözüm bulmak amacıyla akıl yürütmek demekti. Ali’nin zihninde her şey bir plan gibi yerli yerine oturdu. Bu kelimenin kökeni, bir tür mantıklı ve stratejik çözüm üretme eylemini işaret ediyordu.

"Her şey mantıklı," dedi Ali. "Düşünmek, çözüm aramak ve akıl kullanmaktır." Ali, kelimenin anlamını netleştirdiğini düşündü, ama Zeynep hala daha derin bir şeyler arıyordu.

Zeynep'in Empatik Yolu: Duyguların ve İlişkilerin Derinliği

Zeynep ise, yaşlı köylülerden birinin söylediği sözleri düşündü. “Düşünmek,” demişti yaşlı kadın, “bir insanın kalbini anlamaktır. Kalp, yalnızca mantıkla değil, duygularla da düşünür.” Zeynep, hemen bir adım geri atarak, bu açıklamayı derinlemesine değerlendirmeye başladı. Bir kelime, yalnızca bir eylemi değil, bir içsel deneyimi de yansıtmalıydı. İnsanlar düşünürken sadece beyinlerini kullanmazlar; duygular da bu süreçte devreye girerdi.

Zeynep, “düşünmek” kelimesinin, insana sadece akıl değil, aynı zamanda duygusal bir etki de bıraktığını fark etti. Eğer insanlar başkalarının duygularını, hüzünlerini, sevincini anlayarak düşünselerdi, belki de daha iyi çözümler bulabilirlerdi. Düşünmek, insanları birbirine bağlayan bir köprüydü. Zeynep, bu kelimenin sadece bireysel bir işlem olmadığını, toplumsal bağlarla ilişkili bir süreç olduğunu düşündü.

Zeynep’in bakış açısı, biraz daha farklıydı. O, düşünmenin kalp ve akıl arasında bir denge olduğunu savunuyordu. Akıl, doğru yolu gösterse de, duygular ve ilişkiler de kararlarımıza yön verirdi. Düşünmek, yalnızca mantıklı bir çözüm üretmek değil, aynı zamanda başkalarının duygularını anlayarak doğru kararı vermekti.

Bir Kelimenin Derinliği: Empati ve Strateji Arasında

Zeynep ve Ali, uzun süren tartışmalarının sonunda, "düşünmek" kelimesinin çok boyutlu bir anlam taşıdığını kabul ettiler. Ali, mantığın ve stratejinin önemli olduğunu savunurken, Zeynep duyguların ve ilişkilerin de düşünme sürecine dahil edilmesi gerektiğini öne sürdü. İkisi de farklı bakış açıları sunuyordu, ancak bir noktada birleştiler: Düşünmek, insanın hem kalbini hem de beynini kullanması, hem duygusal hem de mantıklı bir süreçti.

Böylece, “düşünmek” kelimesinin kökenine inmiş ve ona farklı bir açıdan bakmış oldular. Ali için düşünmek, bir çözüm bulma eylemi, Zeynep için ise insanları anlamanın yolu, bir köprüydü. Düşünmek, sadece bir kelime değil, insanı hem birey olarak hem de toplumsal bir varlık olarak şekillendiren bir eylemdi.

Şimdi, burada size sorum şu: Düşünmek, gerçekten sadece akıl yürütme midir? Yoksa duygularımız ve ilişkilerimiz de bu süreci etkiler mi? Sizin için düşünmek nedir? Bu kelimenin anlamı sadece mantıkla mı sınırlıdır, yoksa içinde empati de barındırır mı?